Yusuf'un Kuyusu / POEM
Nereden geldiğini bilmediğim bir ses bozdu
Nereden geldiğini bilmediğim ulu ses kesildi
Oturduğum iskemlede kaskatı bulduğumda kendimi
Duvarlar kan içindeydi ve yerde gördüm kamburumu
Kurduğumuz kentin, kurgu dertleri birden sustu
Bu ses nedir, içimdeki çağlayanlar mı çoştu?
Bu ses nedir, içimdeki çağlayanlar mı çoştu?
Düştüğüm yerde bir ses: Yusuf, tanı kuyunu!
Kırk gün, kırk gece, on yedisi bacı, yirmi ikisi er kişi,
Vahdet meydanında çeksen de dara benliğini, çektiğini el bilmez.
Çilehanenin göğe bakan kısmında füruzan zühre yıldızı,
Sema raksını bırakıp da balçıktan kuytuna zuhur etmez.
Kırk gün, kırk gece, on yedisi bacı, yirmi ikisi er kişi,
Vahdet meydanında çeksen de dara benliğini, çektiğini el bilmez.
Çilehanenin göğe bakan kısmında füruzan zühre yıldızı,
Sema raksını bırakıp da balçıktan kuytuna zuhur etmez.
Bu kuyunun kapısı düzdür, eğriysen çıkamazsın buradan.
Duvarları pürüzlüdür, sürtün ki kurtul şu illet kamburdan.
Hala medet mi umarsın çölden geçen şuursuz kervandan,
Halatını gökten indirir Tanrı, Yusuf, kurtul, terk et kuyunu!
Duvarları pürüzlüdür, sürtün ki kurtul şu illet kamburdan.
Hala medet mi umarsın çölden geçen şuursuz kervandan,
Halatını gökten indirir Tanrı, Yusuf, kurtul, terk et kuyunu!
Nereden geldiğini bilmediğim ulu ses kesildi
Oturduğum iskemlede kaskatı bulduğumda kendimi
Duvarlar kan içindeydi ve yerde gördüm kamburumu
Meğer ki her beşer taşırmış ruhunda kendi kuyusunu.
Yorumlar
Yorum Gönder