Hülya / POEM

Akla kazınmış kokunun bahçesinde
siyah gri dumanlar tütüyor. 
Dişleri pars dişi papatyalar üstünde
hülyalarla boğuşarak yürüyorum.
Ahşap iki apartman,
etrafında yabani bir bahçe ki
yüzyıl geçmiş üstünden dokunulmamış.
En son Allah bilir hangi şair uzandı 
o ağacın dibine,
elinde sarı kaplı defterine bir şeyler yazdı.
Onlardan birine giriyorum.
Kapıda dostlarım, kafaları yok
yalnız torsoları karşılıyor beni.
Dokunsam dökülecek,
yel vursa savrulacaklar.
Es geçiyorum onları sonra korkuluklar,
hepsi diyar diyar gezmiş
kahraman, anne katili ve suretleri
çok tanıdık sanki biri her gün gördüğüm
bir adam. 
Sıyrılıyorum oradan.
Biri bakıyor bana, 
mavi kadife örtünün altına gizlenmiş.
Kadife dokusundan hoşlanmam.
Ona bakıyorum, yüzünde bir acı
acısına karışıp dibi boyluyorum.
Samatya'da başka bir ahşap evde 
sancılar, bağırış.
Yavaş yavaş doğuruyor beni annem
ve doğruluyorum o ağacın dibinden.
Yürüyorum, bir merdiven, aşağı doğru.
Yosun tutmuş her yanı, kapkaranlık.
Korkma diyor biri gürleyerek.
Oradaki seni yutacak, yuttuğu anda
sonsuz huzur başlayacak.

Bahar gelmiş,
papatyalar açmış. 
İki ahşap apartman yanıyor.
Yangını izliyorum.
Çığlıklarım kaplıyor şehri
yanıyorum, kokum tütüyor siyah gri.

Yorumlar

En çok okunanlar