En Son Oda / Mikro Kurgu

Yıllardır girilmemiş bir odaydı az önce kapısını açıp girdiği. Gece sabaha dönüyordu. Köpeklerin havladığı tek tük arabaların farları perdenin dantelini tavana değdiriyor beyaz bir ışık gösterisinin ardından yerini sokak lambasının göze gelmez turuncusuna bırakıyordu. Tozlu mavisi sabahın beliriyor, odanın içindeki hayat noksanlığını bir nebze gideriyordu. Kapıdan odanın ortasına doğru adım attı. Parkenin üzerinde ayakkabısının tabanına yapışmış bir şey olmalıydı ki çıkan sesle irkildi. Yapış yapış.. Kola mı dökülmüş? Mutlaka şekerli bir şey olmalı diye düşündü. Oysa turuncu sokak lambası parkedeki yapış yapış kanın üzerine yapışmış irice sineğe gölge bahşediyordu. Pencereye doğru yürüdü. Polis sireni ve çakarı odanın içindeki her şeyi yalayarak büyüyordu. Mavi kırmızı. Pantolonunun katlanmış yerlerini, sineğin kanadını, kapı kolundaki eski verniği, duvarları... Yüzünü... Pencereye yürüdü. Kurtlar uluyordu. Nehirden balıklar zıplıyor. Pencerenin baktığı verandanın ahşap zeminine çarpıp, defalarca çırpınıp orada ölüyorlardı. Eti sıvılaşmış, iğrenç kokuyor. Bir elma kabuğunun içinde çürümüş, kurumuş. Oda çürük elma kokuyor. Kana yapışmış sinekler mutlaka bu kokudan ölmüşlerdir. Kanepeyle kitaplığın arasında bir ceset yatıyor. Beyni paramparça. Yere kanı sızmış. En son bir balık görmüş. En son bir polis arabası. En son bir oda. 

Yorumlar

En çok okunanlar