Sükunet Senfonisi / Letter
Hiçbir zaman konuşmak için uğraşmamız gerekmemişti. Birkaç
mimik ve biraz özveriyle varacağınız sonuca inanamazdınız. Hakkını veren bir
müzisyeni dinlemek gibiydi aslında, boşluğu olmaksızın doyurucu bir tecrübe
sunardı size. Enstrümanıyla öyle bir bağı vardı ki bu durumda var olmayan bir
şeyin üstünde nasıl yetkinlik kazandığını düşündürürdü insana. Ses olmaksızın
bağırmak ve titreşim olmaksızın yayılmak gibiydi. Kendi sessizliği içerisinde
salonun en sonundaki izleyiciye duyururdu kendini, kendi karakterine vurgun
olmuşcasına oynardı rolünü. Size ait olanı alırdı çoğu zaman, sıradan olanın
içindeki değeri görürdü. Asıl erdem bu olsa gerekti belki, yere yakın olanı
görmekti.
Yine öyle günlerden biriydi aslında. Kendi etrafında
yarattığı sükunet senfonisinin ışıklarını görüyordum gözlerinde. Cümbüşün
yarattığı etki etrafında kaotik bir tepki yaratırdı hep. Kendini
gerçekleştiyordu bu şekilde. Yakınında bulunmak bir söz söylemekti bu anlarda,
kelam etmeden ses etmiş olurdunuz. Elinizden tutup götürürdü sizi parlak
ışıkların, kahkahaların ve hızla geçen yaşamların arasına. Aslan kükremesi
içinde ateş çemberinden geçerdiniz, ipin üstünde yürürdünüz. Yüreğiniz
hoplardı. Size ait olmasa bile sizin içindi, bize uygundu. Parlak ışıklar sizin
yüzünüze vururdu ama utanmazdınız. Çekinmezdiniz. Onca gözün arasında tek çift
göz izlerdi sizi tüm çıplaklığınızla ve bu rahatlatıcıydı. İşte buradayım
derdiniz, tüm çirkinliğimle, kucakla beni.
Umduğunuzu bulamazdınız her zaman fakat bulduğunuz devam
ettirirdi burada yaşamı. Gürültü devamlılığa ihtiyaç duyardı musiki olmak için.
Eğlence sıradaki muhattabını arardı yorduğunda misafirini. Seyirci boş görmek
istemezdi sahneyi. Oyun olsun isterdi. Zamanım ölmek istiyor, yardım talep
ediyor derdi.
Ben hiç seyirci olmak istemedim. Zamanımın öldüğünü
görmektense cümbüşün sonunu yeğlerdim. Kollarım arasından akıp giderken senfoni,
avaz avaz bağırdım devam etsin diye müzik. Yerlerine geçsin seyirci.
Kapatmasınlar ışıkları. Bitmesin bu gösteri.
Oysa başlarken yaptığı gürültüyü utandırırcasına sessiz
kalmıştı bu sefer. Pılını pırtını toplayıp öylece ayrıldı herkes. Duyurmaksızın
kimseye, kaçarcasına ayrıldı benim ömrüm. Sonrasında ne ışık ne de müzik
gördüm. Sıcak çekilince bünyemden, soğuk neymiş anladım. Vardığım yerdeyse öksüz
kaldım.
Tanrım, eğer varsan bu bir isyandır. Tat bilmeyen hiçbir
varlık ağıt duymazdır. Yakınan onca kulun arasında bir ben bilirim duyumsamayı.
Olmayanın tadını almayı. Şimdi seninle bir olmaya, beraber kalmaya geliyorum.
Adım atmadığım topraklarda, yol bulmaya cürret ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder